Mutluluk Veren Tarifler ve NONİ BAKERY

Yaptığı tatlı tuzlu elini attığı herneyse, lezzetleri bir yana onu diğerlerinden ayıran en önemli yanı, ince detaylardaki özeni ve ayrıcalıklı zevki... Sadece güzel tariflerini öğrenmek için değil, zevk geliştirmek ve yaptığı işlerde özenin en iyi halinin sonuçlarını görmek için de takip etmeli onu. 
Benim zevk anlayışıma katkısı tartışılmaz Canım Noni Bakery'min. 

İyi onu tanıdım, "bugünkü ben"e olan katkısı için ona teşekkür ediyor, onu tanıdığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.

İyi ki varsın "NONİ BAKERY", iyi varsın canım arkadaşım...
Birbirinden güzel tarifler ve zevkli paylaşımlar için instagram hesabını ve Youtube Kanalını takip edin🎈

Bir Haftada Moskova!



Moskova'da yaşarken ve sonrasında bir sürü Moskova gezi yazısı yazmış olmama rağmen sıranın neden büyülü Kızıl Meydan'ı yazmaya gelmemiş olmasına hep şaşırırdım. İlk fırsatta yazayım deyip yine de ertelerdim. Kısmet bir vesile ile bugüneymiş.
 Hayatınızın unutulmaz anlarının neler olduğunu düşünüp gözünüze getirdiniz mi hiç? Benim o anları düşünürken aklıma ilk gelen bir masalın, rüyanın içinde hissettiren karlı bir Kızıl Meydan gecesidir. Ama şunu da ifade etmek zorundayım ki ne kadar gidersem gideyim o kapıdan geçip de uzaktan pastayı görünce yüzümde hep bir gülümseme içimde hep bir kıpırtı oldu. Umarım birgün Moskova'ya giderseniz Kızıl Meydan'a  girişinizde hava, ışık, hissiyatınız bir rüyayı yaşıyor olmanızı destekleyecek nitelikte olur da aldığınız haz kat kat artar.

Hey Gidi Montessori

,

Hey gidi Montessori! Aklın yolu bir değil mi! Bu eğitim metodu ile tanıştığım dönemde Montessori öğretmeni kuzenim "Senin içine Montessori kaçmış!" deyince bana ne sevinmiştim! Bence onunla aklımızın yollarını birleştiren şey kitabın üzerinde yazan "Bana kendi kendime yapmayı öğret!" ifadesi ile ilgili. İlkokul 1. sınıftayken ablam da aynı okulda 5.sınıfa gidiyordu ve ben ders sonu zili çalınca nasıl toparlanıp da fırlıyordum dışarı eve gitmek için görmeniz lazımdı! Derdim Basınköy'den E-5'i üst geçitle geçip ablama yakalanmadan Cennet'teki evimize tek başıma gitmekti. Bunun için hergün mücadele veriyordum. Kendi kendime gidebildiğimi görene kadar ben önde o arkada koşmaca şeklinde devam etmişti o günler. Bir şeyi kendin yapmanın, başarmanın hazzı o kadar büyük ki bazen maalesef biz büyükler sabırsızlık edip bu hazzı yavrularımızın elinden almaya çalışıyoruz. Çocuklarımız bir süre mücadele edip ısrarla bir şeyleri kendileri yapmaya çalışıyor, sonra vazgeçip teslim oluyorlar büyüklerine, kendi işlerini ya da onları hayata hazırlayacak, özgüven kazanmalarını sağlayacak işleri  başkalarının yapmasına. Kızımda çaba sarf etmeden uyguladığım şey duymaktan hiç hoşlanmadığım yapamazsın, düşürürsün, düşersin gibi gelişmin önünü kesecek sözlerden kaçınmak ve ona, yapmak istediği şeylerde en azından denemesi için fırsat vermek ve bu süreci tabi ki sakinlikle ve sabırla izlemek. Birine zor gelen bir şeyin başkasına da zor gelmesi gerektiğini oldum olası anlamamışımdır. Belki o sadece ona, buna, sana göre zor, ne belli! Hem denemekten ne çıkar, belki bir oluru vardır. Betül'ün okulu Gymboree'deki bir psikolog söyleşisinde, psikolog hanımın bu konu ile ilgili söylediği çok güzel bir söz vardı. Geçiçi çözümleriniz korse gibidir. O an için iş görür ama çözüm değildir. Bir gün mutlaka patlar :) 

Amsterdam'daki Eviniz




Gezi Tarihi: 02.10.2012

Amsterdam'daki eviniz derken inanın hiç abartmadım. Gelin baştan anlatayım.
Homelidays isimli siteyi daha önce duymuştum. Homelidays bütün dünyada villadan, çiftlikten tutun da stüdyo daireye kadar her tipten evin günlük kiralanabildiği bir site. Girip oradan bir bakayım dedim ve bir kaç daire için mail gönderdim. Maillerden birine cevap Türkçe geldi. Şansa  Amsterdam'da gelip gidip bir Türk'ün evini bulmuşum. Hemen konuşup anlaştık. Sevgili ev sahibemiz Çiğdem de ilk kez bir Türk aileyi ağırlayacak olmanın heyecanı içerisindeydi. Daha gitmeden bize bir çok konuda rehberlik etti, önerilerde bulundu.


Ne Çektin Be Montessori !



NTV'de yayınlanan Olağanüstü Kadınlar belgesel serisinin sekizinci bölümü Maria Montessori'ye ayrılmış. Belgesel oldukça ilgi çekici. Onun hayatını, metodunu anlatırken aynı zamanda Mussoli'nin İtalya'sı ve yüzyıl öncesinin Avrupa'sı çok ilgi çekici ve sürükleyici bir şekilde aktarılıyor. Montessori Montessori olmuş ama ne çekmiş onu da gösteriyor. Ne azimli, ne hırslı, ne idealist bir kadınmış öyle. Helal olsun! O dönemde üniversitede bütün erkek öğrenciler anfide yerini almadan kız öğrenciler anfiye giremezmiş. Tıp eğitimi aldığında yanında erkekler varken kadavrada çalışması uygun görülmediğinden bunu ancak yalnızken yapabiliyormuş; evli kadınlar çalışamadığından hamile kaldığında evlenememiş, çocuğunu bir çiftlikteki aileye teslim etmiş ve oğlunu bir teyze gibi ziyaret etmiş. Daha neler neler... İlginizi çektiyse hepsi aşağıdaki belgeselde...






Neden Montessori Metodu?


Gün geçtikçe Montessori Metodu'na ilgim artıyor ve bu konuda edindiğim bilgileri burada da paylaşmak istiyorum. Bunlardan biri de Montessori ile tanışmama vesile olan okul öncesi eğitim öğretmeni olan kuzenimin ki o bu sene Bahçelievler Bölgesindeki bir okuldaki sınıfında öğrencilerini bu metod ile  yetiştirmeye başlayacak, bu metodun İstanbul'daki devlet okullarında uygulanmasının önderi Montessori Eğitim Sistemi’nin gönüllü proje koordinatörü olan Sayın Hayriye CİNBİR ile yaptığı ropörtaj. Aşağıda ilgili röportajı bulabilirsiniz. Umarım sizin de ilginizi çeker.

Merhaba Madam Montessori

25.06.2013
Madam Montessori ve onun eğitim anlayışı ile okul öncesi eğitim öğretmeni kuzenim Sevilay sayesinde tanıştım. Allah razı olsun ondan, bu ismi ve eğitim tarzını anlattıktan sonra nerede Montessori lafını duysam ya da okusam kulaklarım tavşan kulağı gibi dikiliyor. Meğer karşıma çıkıyormuş ama ne olduğunu bilmediğim için algıda seçicilik denen olay yüzünden görüp geçiyormuşum.  Montessori metodu ile tanışmak için kolları sıvadım, okudum, araştırdım.  Maria Montessori 1870-1952 yılları arasında yaşamış İtalyan bir bilim insanı ve eğitimciymiş. Aynı zamanda İtalya'nın ilk kadın doktoruymuş. Hakkında detaylı ve ilgi çekici bilgilere buradan ve buradan ulaşabilirsiniz. Maria Montessori, çocukların ödüllerden, cezalardan, yetişkinler tarafından programlanmış eğitimden, oyuncaklardan, şekerlemelerden, öğretmen masasından, toplu derslerden hoşlanmadıklarını; özgür seçimden, hatalarını kendilerinin denetiminden, hareket etmekten, sessizlikten, sosyal ilişkilerinin kendileri tarafından kurulmasından, çevrelerinin düzenli ve temiz olmasından, özgür faaliyete dayalı bir disiplinden, kitapsız okuma ve yazmadan, alıştırmaların tekrarından hoşlandıklarını gözlemlemiş ve bunlara dayanarak bir eğitim metodu geliştirmiş.

Bayram Hazırlıklarımız :)))




Bu bayram geçen bayramdaki eksiğimizi telafi etmeye çalıştık ve minikler için bir şeyler hazırladık. Şekersiz bayram olmaz deyip şeker çocukları mutlu etmek için mütevazi paketler yapmaya koyulduk kızımla. İçinde çikolata, şeker çeşitleri koyduk. Şeffaf kaplara sarıp bonbon şekeri görünümü verdik ambalajlara. Kenarları kurdelelerle tutturup eğlenceli stikırlar da yapıştırdık mı tamamdır dedik. Bir de kitap hediyelerimiz var. Biri, çok beğenip birini Betül'ümün kitaplığına koymak diğerlerini hediye etmek için kitapçıdakilerin tamamını   aldığım Lulu'nun Serüvenleri! Betülüm izin verseydi ayak üstü hepsini okuyacaktım öyle güzeldi mesajı kitabın! İlgilenenler için kitabın arka kapak yazısını yazının sonuna ekleyeceğim.

Bu arada bu vesile ile herkesin bayramını kutlar, mutlu bayramlar dilerim.



Offf Off Dedirten Amsterdam Halk Kütüphanesi




Bu yaz tatilimizde Amsterdam ve Paris'e gittik. Ve ben bu 8 günlük tatilde gördüğüm onca şey arasından ilk olarak bu kütüphaneyi, Amsterdam Halk kütüphanesini (Openbare Bibliotheek Amsterdam) yazmak istedim. Bu keşke  bizde de olsaydı diye içimin gittiği bir şey olduğundan olsa gerek. Sevgili ev sahibemiz Çiğdem'in (onu ayrı bir yazıda anlatacağım) tavsiyesi ile gittiğimiz bu kütüphaneden çıkınca, hatta çıkmadan katlar, bölümler arasında gezinince  bizde neden böylesi modern ve kolay ulaşılabilir bir kütüphane yok diye başladı moralim bozulmaya, omuzlarım düşmeye. Bu yüzden Çiğdemciğim iyi mi etti kötü mü etti bilmiyorum benim gibi bir kütüphane severi oraya yönlendirmekle. Bana söylediğinde demiştim ki "Hmm kütüphane kokusunu çok severim, gidip bir içime çekeyim!" İstanbul'da ve Ankara'da gittiğim bütün kütüphanelerde, okul kokusu, tiyatro kokusu gibi zihnime yer eden bu kokunun izine Amsterdam Halk Kütüphanesi'nde rastlamayınca oldukça şaşırdım. Nedenini anlayamadım doğrusu, bizdeki kitaplar mı eski, yoksa çok mu ortada duruyorlar bilemedim! Konu kütüphane olunca laf uzuyor bende. O kadar severim ki gidip hiç bir şey yapmadan bile oturabilirim uzunca bir süre.  Bu yüzden kontrolü ele alıp konuyu yaymadan sözü Amsterdam Kütüphanesi'ne getireyim.

Kız Çocuklarına Bayramlık Saçlar





İşte tam cimcime kızlarımıza göre bayramlık saç modelleri. Bu modellerini görünce kızımın saçları biran önce uzasa da her gün bunların birini yapsam dedim. Umarım minişim saçlarını ellerime bırakmak konusunda huysuzluk etmez de doya doya süslerim onu.

Herkese bu vesile ile mutlu bayramlar...