Bir Devrin Şahidi Metropol Otel'i Geziyoruz

Moskova Uluslararası Kadınlar Derneği'nin mimari yürüyüş grubuna bugün ilk kez dahil oluyorum. Bugünkü gezi, Bolşoy Tiyatrosu'nun karşısında ve Kızıl Meydan'a 3 dakikalık yürüyüş mesafesinde bulunan, zengin bir tarihe ve mimariye sahip Metropol Otel'e yapılacak.  Lobide buluştuktan sonra bir otelde görevli bir bayanın rehberlik yapmasıyla başlıyoruz bir devrin şahidini tanımaya. Avrupa seviyesinde bir otel yapılması amacıyla, genç ve yetenekli mimarlar ve sanatçıların bir araya gelmesi ile inşa edilmiş ve 1901'de açılmış. O dönemde Metropol otelin dışındaki otellerde asansör, sıcak su, buzdolabı, telefon yokmuş. Eee artık düşünün Metropol'un havasını.
1917'de bolşevik hükümet St. Petersburg'dan Moskova'ya taşınmış ve  otel,  Merkez Yürütme Komitesi'nin ikamet ve çalışma adresi olmuş. 1930'larda otel kimliğine geri dönmüş ve yabacı konukların (onları etkileyebilmek adına) burada kalmaları sağlanmış. İkinci Dünya Savaşı sırasında ise muhabirler için bir basın merkezine dönüşmüş. 1950'lerin ortasında ise otelde çok sayıda yabancı turist kalmış ve sıradan Rus vatandaşlarının otelde kalmasına izin verilmemiş. Ne otelmiş be. Şimdiki genç kızların Reina'ya gitme hevesi gibi heves vardır Allah bilir o zamanki genç kızlarda da.  
Metropol Otel'in eskimesi ve harap olması nedeniyle, 1986'da, yani S.S.C.B döneminde yenilenmesi için kapatılmış ve S.S.C.B'nin yıkılmasından sonra 1991'de yeni Rusya'da açılmış. Yenilemeler ve personelin yüksek kalitede seçilmesinden sonra 5 yıldızlı ünvanını almış. Son yüzyılda tarihin bir parçası olan Metropol otel, bugün yerli yabancı bir çok kişi için Moskova'nın sembolu haline gelmiş. Görevli bize Metropol Otel'in beş yıldızlı bir otel olmanın sorumluluklarını yerine getirirken, tarihi bir otel olmanın gerektirdiği misyonlarına da sahip çıkarak aslında bir otel müze olduklarını ifade ediyor. Lobide  otelin tarihine ilişkin yapılan bu açıklamalardan sonra gezimize restoranlarla devam ediyoruz. Bu arada bu gezide malesef yanımda fotoğraf makinesi olmadığından oteli size benim gözümle gezdiremeyeceğim. Burada göreceğiniz resimler otelin resmi internet sayfasından alınmıştır. Grup resimleri ise gruptan bir arkadaşımdan edindiklerim.


Otel içindeki gezimize lobiden başlıyoruz.


Aşağıdaki resim otelin ilk giriş kapısıymış ama günümüzde bu kapı kullanılmıyormuş.




Görevlinin de anlattığı gibi oteli gezerken aynı zamanda bir müzeyi geziyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz.



Şimdi sıra restoranlarda. İlki Metropol Restoran. Art Nouveau stilinde yapılan bu restoran pek çok ünlüyü ağırlamış. Lenin burada tarihi konuşmalar yapmış, Micheal Jackson piyanosunu çalmış ve daha bunlar gibi nice hikaye. Cam tavanı ve penceleri, mermer fıskiyesi, aydınlatmaları bu salonunun en önemli özellikleri.







Diğer restoran Evropeisky. Şu günlerde kapalı olan restoran bizim için açılıyor. Bu salon küçük olduğundan aynalar kullanılarak büyük izlenimi verilmek istenmiş. Çift katlı restoran Antik Roma'dan esinlenerek yapılmış ve tavan boyamaları çok zarif.


En etkileyici olan restoran yine bugünlerde geçici olarak kapalı olan Boyarsky. Duvar boyamaları, tavandaki kubbeler heyecan verici güzellikte. Resimlerini çekip sizinle paylaşamadığım için çok üzgünüm. Bu restoran çok özel bir restoran olduğundan olsa gerek kapasitesi çok az, belki 50 kişilik. Bunun yanında 2 metre yüksekliğinde ayakta duran dondurulmuş ayının  bu restoranda ne işi olduğunu hiç anlayamadım.



Bu koridorda hoş bir sürpriz beni karşılıyor. Duvarda bu otelde kalmış onlarca ünlü kişinin resimleri var. Kim yok ki! Devlet adamları, sanatçılar, yazarlar, sporcular... Bunlardan bir kaçı Barack Obama, İspanya Kraliçesi Sophia, Michael Jackson, Elton John, Giorgio Armani, Pervez Müşerref, Andrey Shevhenko, Arnold Schwarzenegger, Jacoque Chirac ve Recep Tayyip Erdoğan.... Recep Tayyip Erdoğan'ın resmini görmek beni çok mutlu ediyor. Sebebini bilemiyorum. Yabancı bir ülkede senin toprağından birinin resmini görmek mi, Türkiye'nin orada temsil edildiğini görmek mi nedenini tam anlayamadım.


Artık odalara girmenin vaktidir. Otelde 363 standart oda ve 72 siut bulunuyor. Oda fiyatları 600 TL ile 3.250 TL arasında değişiyor. Görevli, 72 suitin her birinin farklı dekore edildiğini söylüyor. Bu arada hanım Rusça konuşuyor ve liderimiz bize tercüme ediyor. Anlamadığım şey liderimiz çevirdikçe o da başı ile onaylıyor, liderimiz bazı kelimelerin karşılığını bulmakta zorlanınca da ona yardım edip açıklıyor. Bu biraz enterasan. İngilizce bilmese bunları yapamaz. Zaten uluslararası bir otelin sorumlu seviyede bir çalışanının İngilizce bilmemesi de hayli ilginç olurdu. Bunu liderimize soruyorum ve görevlinin kendini İngilizce ifade etmekte zorlandığı için Rusça konuştuğunu söylüyor. Aslında buna pek ikna olduğumu söyleyemeyeceğim. Bunun sebebinin tarihi, turistik yerlerde çoğunlukla İngilizce açıklama konulmaması ile paralellik gösterebileceğini düşünüyorum.
Odalara dönecek olursak suitlerin bir kısmını geziyoruz. Gerçekten de hepsi birbirinden farklı dekore edilmiş. Görevli bu odalarda bulunan mobilyaların, küplerin, aydınlatmaların, mobilyaların antika olduğunu söylüyor. Örneğin, masaların üzerindeki camın antikaları korumak amacıyla konulduğunu söylüyor. Sonuçta burası müze değil insanlar burada yaşıyor, sıcak fincanını koyuyor masaya. Antikadan anlamadığımdan odaların değerini çok anlayamıyorum. Örneğin Michael Jackson'ın kaldığı odada bana sıradan gelen ayı figürlü bir abajür, Michael'ın çok ilgisini çekmiş ve satın almak istemiş. Ama yurtdışına çıkış izni verilmediğinden alamamış. Ben pek bir şey anlamadım o abajurdan. Duvarlara kaplanan kumaşlar çok güzel bir de tavan oymaları. Yatağın perdelerle ayrılmış olası da tam bana göre olmasının yanında canım önündeki yükselti de çok hoşuma gidiyor. Bu arada camlar çok pis. Sebebini anlayamadım. Havanın -10'larda olduğu dönemde silmek için ıslak bezi  cama sürdüğümde cam bir anda buz tutmuştu. Tam buzlu cam olmuştu yani. Eritene kadar epey uğraşmıştım. Sebebi belki  bunun gibi zor kış şartlarıdır.








Bu arada banyolar son derece vasat. Orada antika değerinde bir şey olduğunu hiç sanmıyorum.




Mimari yürüyüş grubuyla yaptığım ilk gezimizi Metropol Restoranda verdiğimiz bir kahve molasıyla tamamlıyoruz. Önünden defalarca geçtiğim bu tarihi oteli, özel kısımlarını dahi, gezme şansı bulabildiğim ve merakımı yendiğim için kendimi çok sanslı hissediyor, grubun bir sonraki gezisini heyecanla bekliyorum.


Kaynak





Hiç yorum yok: